Ben ve Tanri

ve ben Tanridan istedim ki bana güç versin
ve o yoluma sikintilar çikardi ve sabir verdi ta ki dayanayim.
ve ben Tanridan istedim ki bana ayricalik tanisin
ve o aciyi verdi ve yalnizligi ta ki tadayim
ve ben Tanridan istedim ki bana akil versin
ve o önüme meseleler birakti ta ki çözeyim.
ve ben Tanridan istedim ki bana para versin
ve o bana fikir verdi ta ki daha iyi bir refah için çaba sarf edeyim
ve ben Tanridan istedim ki bana ASK versin
ve o aci çekmis insanlari yoluma çikardi ta ki onlara sevgimi göstereyim
ve ben Tanridan istedim ki en karli olan çikayim
ve o aski verdi ve yolunu ki içinde yolcu olayim
ve ben Tanridan istedim ki bana deger bilmeyi ögretsin
ve o ölümü verdi ve de ayriligi ta ki ders alayim.
ve ben Tanridan istedim ki bana cenneti versin
ve o karsiliksiz vermeyi verdi ve verdi ki vereyim
ve ben Tanridan istedim ki bütün çikmazlarin çikisini göstersin
ve o kalbimi verdi ve isaret etti ki içine bakayim
ve ben Tanridan istedim ki bana sonsuzlugu bagislasin
ve o seni verdi ve sevmeyi ve de siiri ki yazayim..

''ve ben Tanridan istedigim hiçbir seyi alamadim
ama ihtiyacim olan her seye vardim..''

Behruz Dijurian

Tas Gazali

I.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin

Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin

Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin

Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin

Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin

Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin

Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin

Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin

II.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin

Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin

Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
Nereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin

Uygarlık taşla taşımak çağlar üzre
Kolların bu denli güçlü müdür senin

Bir taş devridir ama bağışla beni
Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin

Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin

Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
Nedir kucağında kocaman taş senin

III.
Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin

Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin

Osman Sarı

Bir gül getirin bana


Medine kokulu bir gül getirin bana

Mekke kokulu bir bahar.

Ravzadan bir ilik meltem getirin bana

Yesil kubbeden kanatlanip uçan bir bülbül getirin,

konsun gönlümün otagina.

Ask nagmeleriyle inletsin ruhumu.


Kizgin çöllerin yakan kumlarini koyun avuçlarima yüzüme süreyim.

Onun ayak izlerinin degdigi sokaklari ben saçlarimla süpüreyim.

Süpürüp her zerreyi basimin üstünde gezdireyim.

Medine kokulu bir gül getirin bana,

Mekke kokulu bir bahar.

Nur dagindan bir inilti yayilsin çinlasin kulaklarimda.

Bedirde bir dua okunsun bende amin diyeyim.

Uhud da göz yasi dökülsün her damlada ben dizüstü çökeyim.

Alin ruhumu bedenimden götürün Beytullaha,

ilk söz veriste ki gibi

secdeye varayim ve birakin o secdeden sevgilinin ebedi yurduna uçayim.

Medine kokulu bir gül getirin bana Mekke kokulu bir bahari müjdeleyin.

Ravzaya selamimi götürün,

Minaya ahimi,

Safa ile Merveye göz yaslarimi,

Arafata dualarimi götürün.

'im nasibette uyanayim Medine kokulu bir gülün yaninda Mekke

kokulu bir bahara.

Çöllerin kavurucu sicaginda günahlarimi yakayim.

Aşıp

bütün mesafeleri o kutlu beldeye varayim.

Nasibette varayim ve ya orada kalayim yada orada ebediyete

uyanayim...

Hz.Bilal yeniden ezanlar okusun.

Necasi yeniden kucagini açsin,

Taifte ki bütün taslar güllere dönsün.

Gönüllerde ki putlar bir bir kirilsin ufkumuz da yeniden dolunay

dogsun.

Gelsin SEVGILI düslerime gelsin ben serabina dalayim,

Onun huzurun da

mumlar gibi eriyip sefkatine kanayim.

Gayri hasretle yanan gönlümün

Ondan baska tesellisi yok gelsin

artik
SEVGILI ve ben hep o rüyada kalayim...

Hiç uyanmayayim.

Alinti

Agladigimi kimseye söyleme anne

AğLadığımı kimseye söyLeme anne
OnLar beni güçLü biLiyor
OnLar beni en zor günümde biLe ayakta biLiyor
Ben asLında güLerek geçirdiğim her günün akşamı evde ağLarken,
OnLar benim içimin sızLadığını, yüreğimin yandığını biLmiyor...

AğLadığımı kimseye söyLeme anne
OnLar beni kraL beLLiyor
OnLar beni kızdım mı dünyayı yakacak insan biLiyor...
Ben asLında onun gözLerine bakmaya kıyamazken
OnLar benim bir erkek uğruna üzüLeceğimi tahmin biLe etmiyor.

AğLadığımı kimseye söyLeme anne...
OnLar beni ağLamaz biLiyor..
OnLar beni... ÜzüLdümmü buLunduğum şehri buLutLar kapLar biLiyor...
Ben asLında odama kapanıp sitem duygusuyLa bir köşeye sinerken,
OnLar beni hiçbir şeyin sarsacağını akıLLarının ucundan biLe geçirmiyor...

AğLadığımı kimseye söyLeme anne...
OnLar bunu hiç biLmiyor...
OnLar için ben en sağLam köprüLerden daha sıkı bağLıyımdır hayata...
Ben asLında öLümLe yaşam arasındaki ince çizgide bir o yana bir bu yana giderken,
OnLar haLa benim için hayatın büyük bir hayaL kırıkLıgi oLduğunu biLmiyor

alisma bana



Alışma bana,
ne yapacağım belli olmaz, bugün varım,
yarın birden yok olurum...
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum,
canımı acıtma bi yara da sen açma...

Sevme beni, yoğun duygularımda kaybolursun, tutuştururum...
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum...
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum...
Anlama beni, ben kendimi anlarım, ben böyle mutluyum...
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum...
Güveniyorsan kendine inandır beni aşkın varlığına,
sonucunda öyle bi aşk yaşatırım ki,
vazgeçemezsin, tutkun olurum...

Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni,
tüm tutkularım ve gücümün arkasında,
hala minik bir çocuğum, büyütemezsen kaybolurum..

yarligimin ve yoklugumun sonunda

Seni en sona saklamistim... Varligimin ve yoklugunun sonunda
söylenebilen tek suskunluktun sen... Ömrümün son demlerine
yakisan son sözdün. Ben seni hiç söylemeyecek, yazmayacak,
anlatmayacaktim... Bir sir olmaliydin duvarimdaki suretinle
yalniz benim aramda. Sandallara gül.... gül doldurmaliydin ve bir
bir tutusturup denize salmaliydin ben sonlardan sana selam edince...


Uçurumlar esiginde dururum bir an. Yanik bir türkü olur
dudaklarimda; eski, çok eski bir gülüs gibi kalan.. Geçtigim ve
belki de geçmedigim o yollardan yeni asklar gelir simdi çiglik
çigliga... Elleri titrer hasretin vuslatlarin koynunda.. Bir ben
böyle ne diyecegini bilmez kalirim ortalarda... Bir ben böyle
bunalmis, bikkin...


Turuncu balkonlu evlerin pencerelerinde yine her mevsim taze çiçekler
kalsin.. Bana düsen son suskunluk, bana düsen son yalan (da)
burada denize hiç kavusamamis nehirlerin kederi ile yasansin...


Kaçinilmaz yoklugumun kiyisindan ben simdi dünyada benden
hatira bilinecek olan son sözleri yazdim. Sana adanmis bir
yürekten baska neydim?


Var olmayan sana yana yana yoklugumun girdabina kapildim.. Ah!
Ask! Bu mudur hep senin alinyazin!


Siirler, okunmaya vakit bulunmamis kitaplar bas ucumda duran...
Çantamdaki bahar.. defterlerin arasinda unutulmus güller, postada
mektuplar...


Uzakta bir sehrin issiz kaldirimlarinda unutulmus, ayaklar
altinda yipratilmis onurlu hatiralari askin... ahh dallari
agaçlarin... Dalgalarin selamini dallarda serçelere getiren
yanlis rüzgârlar da bu matemli sessizlige katilsin...


Ve bir gül olsun yanginlardan arta kalan! Bu sehir yansin, hiç
acima!
Ve ardimdan yalniz cevapsiz sorularim aglasin...
Sevdamin adi,
Kaderde sakli,
Kalsin!
Iste sana son sözüm bu,
Sen benim tek yalanimsin...

Yanlizim cünkü sen varsin




"gel" desen gelirdim
gittiğin uzak da bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum
ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz'a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayr..... yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum..

sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki; kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun..
oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun ..

bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde kimi üşüyorsun
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklara yaslanıyorum
boş kentlere
oysa "gel" desen gelecektim

yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
kirli sözlerimi temize çekme
oysa "gel" desen gelecektim

gözlerim ihanete ihbar taşıyor ..
kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına
sözü namluna sürmelisin şimdi
en yaralı yanımdan vurmalısın beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır ..

Resmi büyütmek icin Tiklayiniz


susuşuna kan döküyor gözlerim
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
oysa bilmelisin Araz'ım
kimsenin içi görünmez
ve hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
söylenecek bütün sözler

her sabah akşam oluyorsun
alnından ellerine damlıyorsun
yüzündeki yağmurla iniyorsun kente
içine dert oluyorsun kentin
dışına yağmur
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
duvarların kan öksürüyor
ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kente
gidiyorsun
oysa "gel" desen gelecektim

biliyorum Araz'ım
insan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma

denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur ..
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım ..

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden ..

hadi bana en militan kelimelerle saldır
batır içime cümlelerini
beyhude bir dehşet bırak bana
hak ediyorum ..

gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime
can kaybından ölüyorum ..

Resmi büyütmek icin Tiklayiniz


yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
kinim kendime
susuşum sana
küsüşüm tüm dünyaya ..

üstü kalsın ihanetimin..
"gel" desen gelecektim

yine bir tren geçiyor içimden
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
süsle beni ey aşk
geçtiğin yerleri öpüyorum

kirpiğinden yapılma bir darağacına
geceyi asıyorum
yoksun
bu yağmurlar ıslatmıyor beni
bir durağa yaslanıyorum sensiz
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
"gel" desen gelecektim oysa ..

içine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun ??
"gel" mi diyorsun ..

herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz ?
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi en kanadığımız yerden susalım ..
"gel" desen gelirdim
"git" dedin ve gittin

Aşka...
Rüzgara...
Ayrılığa...
Zamana...

eyvallah.!!